Herşey vardı, hem Fransa hem Almanya yani, Almanyada bir fransızın yenilgisi, yenilginin sızısı, o şehirde büyük dönme dolap, Cezayir'de bir ceset. Herşey vardı, bir elimde bir akşam, akşamda bir şiir, şiirde bir Paris, bir öyküde Münih, o şehirde saat kulesi, İzmir'de bir tahta bank. Öykü yaşayıp öykü yazamayan adam tanıdım aynadan bakıyordu, bir bebeğe gülümsüyordu, bir kadına yeniliyordu, sonra bir diğerine, o şehirde bir sokak, sokakta bir ayyaş, ayyaşın gözünde bir akşam.
Akşam geldi. Geldi, ekimin üstüne çöktü. Direkler çatırdadı. Mum titredi. Birşey için için yanmayı sürdürdü. Adı olmayan birşey, yazmayı bilenlerin de yazamadığı. Çiçeklerin bile anlatamadığı. Her insanın çaresizliği. Bu çaresizlikten payıma düşen. Birşey. Her kadında bulduğum yenilgi. Bir kitap, üç dal orkide. Akşam geldi. Bir kadın bir adamın koynuna girdi. Bir bıçak aklıma geldi. Aklımı kesti. Bir kadın bir adamın koynuna girdi, bıçağı biledi. Birşey. Korku, hüzün, pişmanlık, nefret gibi, ama bıçak gibi birşey. Bir kadının yüzündeki hızır. Hikâyenin kendisini yazmaktan korkan adam.
Herşey vardı, yani bir kedi koşuyordu.
Pera'da bir öte, ötede bir adam vardı, başkasına yeniliyordu, öyle sanıyordu, oysa her yenilgi birdir. Her şehirde, her şekilde, Cezayirde ve Yeni Gine'de bile.
"asıl büyük sarhoş benim uzaktaki/ ben ki tek damla şarap içmedim"
Yorumlar
Yorum Gönder