Döndüğümde şehir bulutluydu. Şaşırmalıydım, çünkü mayıstı. Ben şaşırmadım. Güzü getirmiştim, aklım bulutluydu. Elimden gelse her yaprağı sarıya boyardım. Her sokağı kızıla. Ben yapamadım. Ben yazdım. Her sokağı kızıla yazdım. Hangi şehirdesin bilmeden, umursamadan, çünkü her şehir birbirine karıştı, seni yazdım. Dudaklarını, çeneni, burnunu, yanaklarını yazdım. Bu şehrin ilk üç dizesini, diğer şehrin büyük caddesini birbirine karıştırdım. Her şehir biraz sen, biraz benim yenilgimdi. Huzurumu yitirdim, bir kediydim, resmimi yaptım, üzerimi griye boyadılar. Ben şaşırmadım. Şiirliydi, hem de korkunçtu. Döndüğümde şehir bulutluydu, hem mayıstı hem de güzdü. Bir fotoğrafına baktım, seni yazdım. Saçlarını, gözlerini, çizgilerini yazdım. Kendimi yanına yazdım, üstünü çizdim. Biraz aklımı yitirdim, biraz kendimi buldum. Ben bulutluydum.
Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)
Yorumlar
Yorum Gönder