" (...) Yazık sevgime diyor birisi/ Güzel gözlü bir çocuğun bile/ o kadar korunmuş bir yazı yoktu/ Ne denmelidir bilemiyorum/ sevgim acıyor/ Gemiler gene gelip gidiyor/ Dağlar kararıp aydınlanacaklar/ Ve o kadar (...)" Mesele biraz da bu. Bu olmalı. Olacağından fazlasını beklememek. İnsanım, bekliyorum. Umut ediyorum. Yanılıyorum. Mutlu olabileceğim yanılgısına her düştüğümde, sonra bu mutsuzluğa geri döndüğümde ilk olarak çöküyorum. Sonra alışıyorum. Karanlığa alışmak kadar. Kolay, hem de zor. Meselem bu benim. Mutsuzluk. Yaradılışım. İnsan yaradılışına karşı hareket etmemeli. Ama, insanım. Aşık oluyorum. Dört mevsim güzün neresinde olursa olsun bir bahar açıyor. Bir çiçek. Karanlığa, karanlığıma inat öylece beyaz. Kaldırımların arasında fışkıran insanı hem sevindiren hem hüzünlendiren o çiçekler gibi. Kadar. Ama, eziyorlar. İsteyerek değil, bilmeden. Kaldırımda yürürken bilmeden ezdikleri o çiçekler kadar. Sanırım bu bazen olabiliyor . Sonra kendime dönüyorum...
Sıradana, insana ve kelimeye selam duran sanal mecmua...