Ana içeriğe atla

Yeni suların güncesi.

Doğrusunu isterseniz doğrusunu ben de bilmiyorum. 

"Üç çek ikisini yatır eyvallah, sürpriz bir ödeme çıktı bu hafta avans yok maalesef, ödemelerin var sen de haklısın doğrudur, piyasada para yok evet, vadesi aralık olsa olur mu, demek çocuğunuz yüzünden ayrılmak zorundasınız tamamdır, teklifi birazdan yolluyorum Mail'lerde bir problem var."

Yeni bir meselem var artık, insanla uğraşıyorum (birbirinden farklı onca insanla) ve insanı yazmaya hiç benzemiyor. Hikâyesini yazmıştım ve okumuştum, ama yönetmeye çalışmamıştım.

Rakamlarla uğraşıyorum, eskiden de bunu yapardım, ama gidiş yolundan puan veren yok artık. Bir hata büyük sonuçlarıyla beni karşılar. (Biraz klişe oldu bu, ama olsun, mukadderat)

Akşam olunca maç izliyorum, kitap okuyorum, bilgisayarda vakit öldürüyorum, yahut sinemaya ve yahut kahveciye gidiyorum. Ders çalışmak yok, ders çalışmadığım için içime çöken sıkıntı yok, regresyon yok, stokastik süreç yok, Yunan alfabesi yok.

Yok olan birşey daha var, adını yazmayacağım. Ellerimdeki gözlerimdeki zihnimdeki öteki. Hiç olmamıştı, öte yandan ondan önce ben de yoktum hatırladığımca. Yok olanın, hiç olmamışın varlığını özlemek öyle tuhaf, öyle korkunç, öylece yanlış. Ama, doğrusunu bilmiyorum. Bir fotoğrafa bakıp duruyorum. Yazmasını da bilmiyorum. Bir novella yazacaktım, benim bildiğimce, sandığımca hikâyeyi yazacaktım, ama yapamayacağım korkarım. Ne vaktim, ne gücüm, ne de öyle bir yazma azmim var bugünlerde. Yarın? Herkesin bir yarını var, dün ve bugünde yapamadığını düşlediği bir yarını.

Doğrusunu isterseniz doğrusunu ben de bilmiyorum, bu karanlık okyanusun yabancısıyım. Ben aylaklığın, tembelliğin, otobüste ve yolda gördüğüm kadınların bile saçlarına ve tırnaklarına dahi yazı yazmanın, heykel gibi kadınların sütunlarına şiirler karalamanın aymazlığıyla, adam olmazlığımla övündüğüm dünden bir günde çıktım, yeni bir hayata başladım. 

Yerinmiyorum bundan, sadece şaşırıyorum. Çünkü yaşıyorum ve yaşamak denilen de havuzdan denize, denizden okyanusa, daima daha derin ve büyük karanlığa.

(Sudan çıkmış balık klişesini yazmayacağımı sanıyorsanız yanıldınız bayanlar ve baylar.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kederli bir öğleden önce.

Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...

10 Mayıs 2024

Bugün, Ramada Kemalpaşa Otelinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı sayın Dr. Cemil Tugay ve Kemalpaşa  Belediyesi başkanı sayın Mehmet Türkmen beyefendiler ile Kemalpaşa sanayisi ve yapılabilecekler üzerine bir toplantıdaydık. Cemil başkan konuşurken, bir anda iki yıl önce o anlarda babamı son defa gördüğümü hatırladım. Sonra, 11 Mayıs 2022 günü saat 02:59'da çaldı telefonum; babam hasta değildi artık, ben de çocuk değildim. Hemen ertesi günü, işyerine uğramak zorunda kaldım. Babamın kredi kartı ödemesi vardı; o olmasa da, kart ödemesi vardı ve ödemek için de buraya gelmeliydim. Buraya yazıyorum, çünkü bu satırları da yine işyerindeki odamda yazıyorum. Kapıdan ilk içeri girdiğimde, her şey çok büyük gözüktü bir anda gözüme. Sanki yeniden altı yaşımda fabrikaya gelmişim gibi, küçülmüştüm. O yalnızlığı öylece duydum, o anda anladım. Yine de "büyümem" lazımdı, hem de bir gün öncesinden, 10 mayıs 2022'den çok daha fazla büyümem lazımdı; çünkü artık "Yılmaz beyin o...

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)