...herşey eskiyor bu sokaklarda, yazmaya dair umudum ve kulağımda gözümde elimde ve yüzümde izi kalan bir notann dışımda. Bu sokaklar benim sokaklarım, kendi aklımda yürüyüp durduğum. Yalnızlığı kendinden menkul. Eskimeyen şeylerin peşindeyim, yaşanılan hikâyeye yazma borcumun
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyub'un
Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçimde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme
Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul kalmıyor
Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
-bir başağrısıyla burada kesildi dün bu yazı benim bir başı ve sonu da yoktu yazabileceğim. Bir oyun olarak üç noktayla başlamıştım, şimdi başka bir akşam geceye eriyor, elimizde kalan...
Belki de yazılması gereken ve olmayan bir yazının ortasıydı, başsız sonsuz. Bir de birkaç dize ile bitirmeliydim, ama hangisi?
*
-on altı gün ve gece önce bir soru işaretiyle bırakmışım yazıyı, bu akşam yeniden yazıyorum. Bu sabah, iki yıldan sonra, rüyamda bir nota gördüm. Biricik notamı gördüm ve uyandım. İki buçuk yılı bir tek gün olarak, bir rüya olarak yaşamıştım, sonra uyanınca balıksız bir denize dönüşmüştüm, öylece manasız. Çiçekler kör olsun, kendime mana uydurdum el yordamıyla, sonra onu da yitirdim; bir şimşeğin göğü yalaması kadardı ancak gelir geçer bir ışığın yansıması. Vienna'nın kapıları çarpılmaktan yorulsun, bu sene ne bir ses ne bir ışık; ancak canbazlıkla geçti zamanım. Ne ateş yuttum, ne ip üzerinde yürüdüm, ama yaşadım böylece canbaz oldum, kendi sıradan hikâyemle.
Bu sabah rüyamda leylîyi gördüm.
Bir terzinin duasıydı, terzi leylâyı kaderi sanmıştı vakti zamanında, saftı, bıyığından utanmazcasına çocuktu. Yanılmıştı. Sonra bir kör kedi oldu, sonra zihnin bilinmez sokaklarında kayboldu. Bir masal yaşamıştı, âli cengiz oyununda kendine yenilmişti, yenilgisinden bir kedi olarak uyandı yine.
Re, kedilerden korkardı.
Birkaç dize, hangisi olduğunu on altı gün sonra artık biliyorum. Gözlerinin ta içine okuduğum Karakoç'tan, başka dizeler.
***
"Beni yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyub'un
Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçimde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme
Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul kalmıyor
Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme"
Yorumlar
Yorum Gönder