Bir günün akşamı çöktü suya toprağa ve havaya, her akşam tekrarlanan, ama kadri bilinmeyen cemreler olarak. Akşam bir günün güzüdür, efkârı her yere çöker bir saat kadar. Sonra gece olur, sonra devreden herşey devretmeye devam eder. Küçüğünden büyük rüyayaya her sabah uyanırız, bahardır. Her akşam güzdür. Gündüz yazdır öyleyse, gece ise kıştır. Günler döner, sonra mevsimler döner su kadar yalın. Zaten zaman nedir?
Bugün ben fotoğraf çektim. Anları kağıt üzerinde yazdım bu güne dek, ama yüzleri yitirmemek üzere fotoğraf çekmeyi ihmâl ettim çoğu zaman. Bugün ise anlamını bilmesem de onca fotoğraf çektim. Sonra fal üzerine konuştuk yeni gördüğüm yüzlerle. Bir yüze diğerlerinden fazla baktım, ne zamandır yarım hâlde bir köşede kalmış hikâyeyi okur gibi baktım. Sonra yazdım: "gelecekten çok geçmişle ilgili bir fal -yüzünde bir hikâye var, okuyabildiğim kadarıyla-"
Ben yazmayı bilmiyorum aslında bunu iyice öğrendim. Yüzlerinde hikâye okuduğum kadınları kağıda geçiriyorum. Fotoğraf yazıyorum da denilebilir. Ama fotoğrafta olmayanları yazıyorum, bir eksiği tamamlıyorum. Kendimi tamamlıyorum yazdıkça o kadınları, hikâyesiz zamanlarda hep eksiğim.
Yorumlar
Yorum Gönder