Geçen bahar yazdığım notları, düzensiz, ama tarihli bir günceyi okuyorum. Heryerinde Re var pek tabii. Bir kaybetme, yitirme güncesi. Bu hâliyle de bir hayli umutsuz, yer yer depresif. 28 mayıs akşamı yazdığım birşeyi paylaşmak istiyorum. Birkaç gündür yazdığım şey aslında.
"Dünyayı yadsımak için, kendi deliliğim olarak, daima sevmeliyim galiba ben. Binalar gri, sokaklar delik deşik, dünya karanlık geliyor aşkla bakmayınca. Aşk bilinci çatlatınca, binalar içinde çiçekler açıyor, sokaklar aydınlanıyor, dünya maveriyor. Nikbin bir gülümsemeyle yaklaşıyorum herşeye. Yeldeğirmenlerine de!"
Bilmiyorum daha önce yazdım mı bu pasajı. Buna yakın şeyler ise yazdım daima. Ama, benim hayata yaklaşımım, yeldeğirmenlerine direnişim budur.
Re'yi bu duruşla sevdim, başka birini daha seversem birgün yine böyle seveceğim. Hem su, hem şehir olacak bana.
Bugünlük bu kadar yazayım. Bir de çarşamba günleri, iki haftadır başka birşey daha yazıyorum blogda (düzşiir yahut düşyazı) onları salı akşamları işletme derslerini beklerken bir kalabalık uğultusunda yazıyorum.
Ekim süregeliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder