sonra zihnimde siyah bir kahve bulanıklığı. karasoğuk körsoğuk bir akşam yaklaşıyor gözlerini görmeyeceğim hiçbirisinin. söylemekten yoruldum aynıyı hep benzer bir kucaklaşma. gölgelerin oyunundan önce yüzlerinde kadınların hikâyelerini okuyorum. birkaç tane insan var kara ağacın yaprakları olarak. herbirisini görmezden geliyorum. eski bozuk zamanlar gibi akşam başımın içinde doğuyor. eski yurtlarıyla insanlar gözleriyle öylece bakıyorlar boşluğa ve doldurmuyorlar kelimenin anlamını. sahte peygamberleriyle bir akşam başımda uğultu vişne çürüğü bir körçiçek dudaklarıyla kesinliyor açlığı. keskin bir hiçbirşey doğuyor içime geliyor aklıma bir çocuk olarak. başımı taşıyamıyorum eğiyorum körlüğü okuyorum yerde yazmıyor bir mesel olarak. şiir konuşup kitap susmak istiyorum hep susuyorum sonra.
Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...
Yorumlar
Yorum Gönder