karanlığa indi adam, önce birgün öğrendim, sonra bir akşam. bilmiyorsun, dedi, anlatacaktı unuttu. bilmediğimi unuttum, başka bir adam intikam bileyledi. düştü adam geceyi getiren bir cemre olarak hâkikata çağırarak bizi günahıyla, duymadık. birinci çoğul duymadık çoğuz çünkü, hem de ben duymadım. eski çocukluğumda geceleri köpekler uğuldardı, kaç sokak geçmiştim, sonra o sokakların her birinde ağladım. kendime ve bize çünkü çoğuz, karasını silerken gecenin dudağımızdan. türküsünü söylerken gündüzün tekim ben, bir tek bencilliğimi paylaşıyorum. yanılgısı günün güneşin her birimizi birer birer kandırıyor, yalnızlaştırıyor kalabalığımızda. kalabalıktan karanlığa indi adam, bizim büyük kalabalığımızın elinden kaçtı. günler sonra öğrendim, unuttuğum bir akşamı hatırlamaktı, hâkikata bakmaktı.
Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...
Yorumlar
Yorum Gönder