günün anlamı, anlamsızlığı ve tüm sızısı, yakamoz misali geceye vuruyor. usum uslanmadıkça iki yakam bir araya gelmiyor ve ben öylece ben oluyorum. biz böylece biz oluyoruz, yanlış sorularla insanları olmadık yerlerden tanıyoruz.
aralıktan bir günün gölgesi, temmuzda yanan bir güne vurdu. ansızın, hep oradaymış gibi, sanki o gün uzamış, iki yıl olmamış, zaman bunca geçmemiş gibi. başka bir yüzümü gördü, aralıktan bir günün habersiz şahidi. sanki ben hep orada kalmışım, o kocaman yağmur damlalarının çatıya vurduğu gürültülü akşam bir anda o notayı görmüş, "Re, sanki. Bir nota kadar." yazmış, ondan sonra da zaman yokmuş gibi hep orada kalmışım gibi.
yağmur damlaları kuvvetle aklıma vururken bulutttan habersiz temmuz gününde, aralıktan bir günün habersiz şahidi, anladı. öyle anladı ki, adını söylemedik. öyle sustum ki, konuştuklarımdan (belki de yazdıklarımdan da) güzel. öyle, o ötede değil de yanımda kadar duydum. o notayı duydum yeniden. yanlış sorularla olmadık yerde çıplak kalmış kadar terledim, biraz da temmuzdu.
aralıktan bir günün gölgesi, temmuzda yanan bir güne vurdu. ansızın, hep oradaymış gibi, sanki o gün uzamış, iki yıl olmamış, zaman bunca geçmemiş gibi. başka bir yüzümü gördü, aralıktan bir günün habersiz şahidi. sanki ben hep orada kalmışım, o kocaman yağmur damlalarının çatıya vurduğu gürültülü akşam bir anda o notayı görmüş, "Re, sanki. Bir nota kadar." yazmış, ondan sonra da zaman yokmuş gibi hep orada kalmışım gibi.
yağmur damlaları kuvvetle aklıma vururken bulutttan habersiz temmuz gününde, aralıktan bir günün habersiz şahidi, anladı. öyle anladı ki, adını söylemedik. öyle sustum ki, konuştuklarımdan (belki de yazdıklarımdan da) güzel. öyle, o ötede değil de yanımda kadar duydum. o notayı duydum yeniden. yanlış sorularla olmadık yerde çıplak kalmış kadar terledim, biraz da temmuzdu.
Yorumlar
Yorum Gönder