Ana içeriğe atla

Akşamöncesi

Birden aklıma geldi. Şaşırdım, demek ki aklım varmış. Biraz da gücendim, oysa akşam değildi. İnsan, kendini en son tanıyor. İnsan, kendini en eksik tanıyor. Düpedüz yanlış da tanıyor demek ki bazen. İnsan. Demek ki, hayatta öğreneceğim şeyler bitmemiş. Ben bunu böyle biliyordum zaten, bitti demedim ki herhangi bir gün. Desem ne olacak, al işte buyur, hiç olmadık zamanda, çünkü akşam değil, birşey öğreniyorum. Hem de kendim hakkında, kendiliğimden.

Sonra, ona söyledim. Aklıma geldi, dedim. Senin aklına mı güveneceğiz, dedi. Demek ki aklım olduğunu biliyordu, hem de güvenilmezliğini. Ona da gücendim. Ama, belli etmedim. Bildiğimi sanıyordu belki. Hatta, besbelli. O kadar belli ki. Sustum. Sustuğumu duymadı. Döndü, işine baktı. İşine baktı dediysem de, bir işi yoktu. Beni görmemek için, önüne baktı. Sonra biraz da boşluğa baktı. Boşlukta ne gördü bilmem, birden gülümsedi. Susmaya devam etti. Sustuk.

Sonra kalktım yürüdüm. Allahaısmarladık dedim önce. Birşey dediyse de duymadım. Sıcak bir öğlendi. Yazdı. Allah günah yazmasın, haddinden fazla sıcaktı. Sokakta deliler ve işiyle meşgale kimseler vardı. Hem delirmemiştim, hem de işim yoktu. Bu cehennem sokakta işim yoktu. Akşam da değildi. Ama, kendimi yalanlayıp yürümeye devam ettim. Kendimin gölgesini gördüm.

Eski bir sokaktı. Tüm sokaklar eskidir, derdi o burada olsa. Aklıma geldiğini unutmuşum. Unuttuğum şeyleri düşündüm, hatırlayamadım. Onu düşündüm, yüzünü hatırlayamadım. Yanımdan bir adam yürürken biryandan kendikendine konuşuyordu. "Demek ki yanılmışım, ama gözleri parlıyordu. Hep yanlış okumuşum." dedi. İstemeden güldüm. Döndü, baktı, birşey demedi. Ben de demedim. Bir süre yürüdük.

"Hep yanlış okumuşum." Neden böyle dedi, bilmiyorum, ama düşününce, baştan aşağı yanlış okuduğunu anladım. Çünkü, bir başkasını doğru okuyamazdı. Tanıyamazdı. Bilemezdi. İnsan, kendini eksik tanırken, başkasını doğru okumasını beceremezdi. Yanlış okumalarımızın toplamıyla yaşıyoruz, diye düşündüm. Yahut, yanılıyordum. İyice, akşamüstü olmuştu. Olsun, başımın üstünde yeri var. Akşamüstü yerine, akşam arefesi demeyi düşündüm, veya akşamöncesi. Yanımdaki adamı unuttuğumu farkettim, baktım, gitmişti.

Sonra, akşamdı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kederli bir öğleden önce.

Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...

10 Mayıs 2024

Bugün, Ramada Kemalpaşa Otelinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı sayın Dr. Cemil Tugay ve Kemalpaşa  Belediyesi başkanı sayın Mehmet Türkmen beyefendiler ile Kemalpaşa sanayisi ve yapılabilecekler üzerine bir toplantıdaydık. Cemil başkan konuşurken, bir anda iki yıl önce o anlarda babamı son defa gördüğümü hatırladım. Sonra, 11 Mayıs 2022 günü saat 02:59'da çaldı telefonum; babam hasta değildi artık, ben de çocuk değildim. Hemen ertesi günü, işyerine uğramak zorunda kaldım. Babamın kredi kartı ödemesi vardı; o olmasa da, kart ödemesi vardı ve ödemek için de buraya gelmeliydim. Buraya yazıyorum, çünkü bu satırları da yine işyerindeki odamda yazıyorum. Kapıdan ilk içeri girdiğimde, her şey çok büyük gözüktü bir anda gözüme. Sanki yeniden altı yaşımda fabrikaya gelmişim gibi, küçülmüştüm. O yalnızlığı öylece duydum, o anda anladım. Yine de "büyümem" lazımdı, hem de bir gün öncesinden, 10 mayıs 2022'den çok daha fazla büyümem lazımdı; çünkü artık "Yılmaz beyin o...

Tekerleme.

Bir sabaha uyanamayan on binler hakkında yazıyorduk dünlerden bir gün, dün değilse evvelsi gün, her şey ne çabuk ölüyor burada. Oysa ölüm eskimez. Her şey ne çabuk eskiyor burada, oysa ölüm. Her şey olacağına varıyor. Bir yargıya vardık, yargı eskidi. Varlığımız da eskidi. Eksildik. Oysa ölüm eksilmez. Sonra askıya aldılar bildiğimiz sayıları. Yerine yeni sayılar verecekler sandık. Yeni bir yasayla, yeni yasaklar arasında bir ip gibi gerildik. İp üstünde bir canbaz, bazı yasaklar üzerine bir söylev söyledi. Siyahın aslında siyah olmadığını, sadece beyaz olmayan bir renk olduğunu iddia etti. Bizim memlekette siyaha siyah denir demeliydi Can Yücel, ne yazık ki ölmüştü. Siyaha yakın bir renk, diyebiliyordu ancak yaşayan bazı şairler çekinerek. Diğerleri ölmüştü. Oysa ölüm, doğumun bir sonucuydu sadece. Sürünmekten korkuyordu insan. Elsiz ayaksız bir yeşil yılan değildik ki biz. Yalan olmasın. Sürünmekten, sürülmekten ve yüzümüzü demirlere sürümekten de korkuyorduk. Biz. Hep bir hallı, Tur...