Hangi kelime, hangi suskunluktan iyi bilmiyorum. Yine de yazıyorum. Durmadan yazıyorum yine, yaz oldu diye mi, oysa güzde daha iyi yazmalıyım. Hani geçen yaz o vardı, bu yaz, bu temmuz ne var? Bu temmuzun da hakkını yemeyelim aslında, bu temmuz da, onun yokluğu da dahil, birçok şey var. Onca yoğun geçen günler. Önce yüzün, sonra bilincin, en sonunda da yeldeğirmenlerinin arkası'nı gördüğüm akşamlar var. Sonra, birden kendimi başka bir taşrada buldum, geri de döndüm. Âh'ı içimde duyup, ciğerden haykırdım en nihayetinde. Upuzun bir aydı, hayatımın uzun temmuzlarından biri. Geçen sene o vardı, yine böylece, uzun bir temmuzdu. Ama, geçen sene temmuz, daha çok ağustosun arefesiydi sanki. Ortasında onu "göğünyüzüne" davet ettiğim ağustosun, ancak arefesiydi. Gökyüzünde bulutların toplanmasıydı ancak, yağmur değildi. Yağmur demişken, ikibinaltı temmuz'u var hayatımda. Doğru, inkar edemem, etmem de, gözüm başım üstüne, önce "latince bir elif" vardı. Beni ya...
Sıradana, insana ve kelimeye selam duran sanal mecmua...