Farzet, diyor, bir akşammış elleri varmış eski bir ev kadarmış. Birgün, diyor, bir ev kadar eski odada bir akşam elleri vardır. Elleri, diyorum, neden elleri nasıl elleri nasıl akşam olacak vakit nerede oda. Gözleri, diyor, odayı doldurur taşar her vakit biraz akşamdır gözleri güzel olan kadın akşamdır. Gözleri, diyor, büyür zamanı doldurur aşar. Susuyorum, kelimesiz yazacağım bir sokak biliyorum, demek geliyor aklım ucuna. Sustuğum şeyi anlıyor. Sormadan, söylemeden bakıyor. Bakıyor, baktığı yerde bir boşluk büyüyor, oysa çocuk oynamıştır orada nereden baksan dün. Bakıyorum, kör olmaya hazırım bir anda. Kör oluyorum, ellerim büyüyor sanıyorum, ansızın odadayım, zamansız bir vakitte oradaymışım sanıyorum oda titreyince. Bilmiyor ki oda, ben şimdi körüm ve üşüyorum. Bilincini soyunmuş ve ondan utanıyormuş sandım bir an. Titremesi büyüyor.
Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...
Yorumlar
Yorum Gönder