Efendim, bildiğiniz, yahut bilmediğiniz üzere, benim kendi halinde blog, ay sonunda iki yaşını dolduruyor. Ben de, bu iki yılda yazdığım yüz kusür yazıdan sevdiklerim, içime sinenler, beni ve blogumu tanımak isteyen kimselerin okuması gerekenler tarzında bir seçki yapmak istedim. En çok da, kendim için yapmak istiyorum sanırım. Eski'den yeni'ye, yazı'nın başlığı, içinden bir parça ve linki olmak üzere bir yol izleyeceğim, bir iki yazının altında da ufak tefek notlar olacak.
Sevgiler.
Şimdiki zaman ve sözde tanrıları
(...) Orwell haklıydı. Benim şu yirmi iki yıllık kısa ömrümde bile, bu ülkenin o kadar çok düşmanı oldu ki, sonra o kadar çok, eski düşmanla aynı cephede farklı bir düşmana karşı dış biledik ki, sayamadım. Tarih ve insanlar öyle değişti ki, bazen unuttum, bu adam kahraman'mıydı hain mi? Dost ve düşman değişti ve o sözde tanrı'nın peygamberi, namussuz medya, ne derse o'nu dinledik. Onlar, satmalıydı. Çanta'dan ve statü kazandıran kalemden fazlasını... Silah.
Dünyamızı bozup, çevreci oldular. Tarım'a önce kanser ektiler, sonra ekolojik tarım yaptılar (beş kat pahalı ve çok elit ayol). Virüs yaratıp, ilaç sattılar. Huzurumuzu bozup, anti depresan, uykumuzu kaçırıp uyku hapı. Bizi dünyaya dayanamayacak hale getirip uyuşturucu sattılar.
Onlar'in yapmayacağı şey yoktu, ama hepsi sosyal sorumluydu. Hayata hep artı kattılar, hayırseverlik madalyası aldılar.
Ama ortadoğu'nun ve ortaçağ'in "ilkel" dininin Rabb'i "bir el'in verdiğinden diğer elin haberi olmasın" deyip, saf iyiliği öğütlüyordu. Onların sosyal sorumluluk'ları hep Ana Haber'deydi, ama gerçek sorumluluklarını hiçbir yerde izlemedik daha, oysa reklamverenler çok memnun kalırdı. (...)
Açılım hakkında ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabilecek bir yazı
(...) O yıllarda, "ABD defol!" diye bağıran Deniz'lere satırlarla saldıranlar, bugün her taşın altında ABD'yi aramaktadır. Kendi içlerinde bin freaksyona ayrılıp "dünyanın tüm emekçilerini birleştirmek" hayaliyle, sadece ölen ve öldürülünlerden arda kalanlar ise bugün her taşın altında kendi çıkarını aramaktadır. Ama, sonuçta "onun bunun çocukları" (bkz. "our boys") yönetimi devralınca, görüş ayırt etmeden bütün gençleri işkence sephalarında katletmiştir. Bin tane freaksyon'un çoğu bir günde kapanmış, yeşil kuşak'ın milliyetçileri de ordu'larının merhametiyle tanışmışlardır. Sonunda, işkence sephalarında yan yana geldiklerinde çok geç olmuştur.
Korkarım, bu sefer tarih bizi böyle bir cezayla da affetmez, gazabını gösterdikten sonra ise, çok geç olur. (...)
Araf'tan İkinci Mektup
(...) örgüte yakın bir gazetede resmim basıldı bugün, "Dersim'de öldürülen beş gerillanın kimlikleri açıklandı" (...)
(Araf'tan üç mektup ve girişi bir bütündür, ancak en sevdiğim parçasını koydum. En "tehlikelisi" de sanırım.)
Namuslu Olmak
Milliyetçi dostları kızdırmaya devam edeceğiz, körkızıllara da çakmadan edemeyeceğiz. Adam olmazca, yani tam "bence" yazacağım, kalemle saldırmak değil, kaleme sarılmak.
70'lerde namuslu olmak, solcu olmaktır, onurluca, herkes için güzel yarın için, o güzel yarın'a ulaşamadan öleceğinin yahut öldürülüceğinin ayırdında. İdam sehpasına inat, "katil abd defol" dediğinden sana Allah'ın adını kirletip, Allah'ın adıyla seni öldürmeye gelenlere inat! (...)
Հրանդ Տինք
Yaşasaydı, Hrant'ın düşünceleriyle, düşüncelerim tutmazdı. Hrant hakkında yazacak olsam, kendi üslubumda yazardım. Ama, o yok, düşünemiyor, öyle ise karşıt düşünce üretmek de yok. (...)
"Okuryazar"
(...) Açıkçası, nedenini de bilmezler, nedensiz bir budalalıktır. Bu alıklık, sözde aydınımızda da mevcuttur, monsieur fransızca eserleri asıllarından okur, ama Mehmed Akif'i okumamıştır, çünkü o "farklı"dır.. O da okutmaz, yumruk atmasa da, küçümseyici kelimelerle okutmaz. Yahut zamanında bir lise edebiyat öğretmenimin, başka bir yazar için dediği gibi: "O İslamcıyı dersimde okutmam ben!" (...)
Asansörün tadı
Yazmak hakkında ahkam (ahkam'ın a'larının şapkları nereye gelir?) kesiyorum da, ben bir daha yazmayacağım, söylemeyeceğim birine, veda SMS'i yazarken "asansör tadında yaşam olmaz, nitekim asansörün tadı olmaz" yazmış adam olmazın biriyim. Yok, kuru sulu herhangi birşey kullanmamıştım, hayır, alkollü falan da değildim. Kesinlikle, sizi temin ederim, şu yaşıma kadar herhangi bir asansörü yalamış değilim, bunayıncaya kadar da yalamayı düşünmüyorum. (...)
Soru Sensin, Cevap Sensin, Hakiki Olan Sensin
(...) Ben'im ekranda gördüklerine benzemeyen, mükemmel olmayan, eksikleri olan, eksikleri yüzünden sıkılan. Renkli ekranın yalanlarından uzak, ama yalansız olmayan. Sensin. (...)
(Bu yazıyı, formspring meşhur olmaya başlarken yazmıştım, formspring üzerinden çoğumuzun -ben kesinlikle dahilim!- sanal "celebrity" olma çabasına bir eleştirydi, özeleştiriydi. Çok kapalı kalmıştı. hatta "anlaşılması güç!" diye bir yorum var, ama kısa yoldan "birkaç gönderme var, az da bulanık bir yazı gibi, özneler birbirine girdiğinden belki.. vaktiniz olur da bir defa daha okursanız, belki daha anlaşılır gelebilir." diye cevaplamışım, nedense. Nasip, bugüneymiş.)
Yandığım kelimeler tütünü
(...) Şiiri şiir yapan tek aksiyom, şairinin "bu bir şiirdir" demesidir. Hemen şiiri, kötü şiir olarak nitelemek için bir aksiyom yazın, yoksa şiir eleştirmekten susun ulan! Matematikçe konuşuyorsam, matematik'ten güzel şiir var mı ulan! (...)
Şimdiki Zamanın Firavunları'na Saygısızlık!
(...) Kızıldeniz gökyüzü, yeryüzü ve sen Musa'sın, hikmetin âsâ'da değil, bileğinde, hikmetinden sual olunmaz, ama senin soru sormanın vakti geldi. Vazgeç, onların sorularını cevaplamaktan. (...)
Burada bir parantez giriyorum. "Re" için yazdığım bütün yazılar bu seçki'nin en doğal üyeleridir. Onun için "Re" etiketinin linkini paylaşacağım genel olarak.
Ortadoğu'da Şimdiki Zamanın Putlarına Saygısızlık
(...) Yahudiler İsrael'e, hristiyanlar Nato'ya, Müslümanlar hain Ortadoğu liderlerine hesap sorsunlar artık. Din'i zalimin elinde oyuncak etmemek için. Ateistleri yahut diğer dinleri yok saymıyorum, hep beraber barışca yaşayacağımız toprakları özgür bırakmak için. İmanın itaat olmadığını, Allah'tan başka kimseye bir borcumuz olmadığını, inananların görmesini istiyorum, üç dinin beşiğinde. Hz. Muhammed putları Kâbe'de kırdıysa, Suud pu.tunun oradan kovulmasıdır sünnet. (...)
"Utanmadan İddia Ediyorum!"
Format çalmak caiz midir? Peki bir yazarın, bir çizerden format çalması? (...)
Başka Bir Yazı
(...) Kendi şeytanımla mücadeledir, benim hikâyem, bana yazılan içinde ben de size yazıyorum. Bazan suret'i yazıyorum, bazan Hakikat'i yazmaya mücadele ediyorum.
An geliyor, suret'in telaşında unutuyoruz, suret sonunda bir aynadır, kırılınca kesiliyoruz da, Hakikat kelamına dönüyoruz. (...)
Kelime'nin En Güzel Sokağından
(...) İkinci kez, kelime'nin en güzel sokağında körlemesine yürüyorum, heyecanlıyım, bir anlamda benim ikinci yeni'me Turgut Uyar'dan alıntılayarak başladım. (...)
Uykusuz'un ve Akılsızın Somali'yle İmtihanı
(...) Bunları yazmamda, Uykusuz dergisi kadar, facebook'ta paylaşılan videoların da payı var. Ne idüğü belirsiz videolarla hayatıma yön verecek değilim, neyin nesi olduğu belli olmayan videolarla hayatını şekillendirmemeyi, aklı olan herkese nacizane tavsiye ederim. Mantık, akıl, izan belli bir yaşa gelmiş, üniversite sıralarında dirsek çürüten insanlarda olması gereken temel özelliklerdendir.
Neden Yazıyorum?
(...) Yazmak, benim dağlarım, yazarken kendimden başkasını öldürmeyen bir gerillayım. Bitmek bilmeyen iç savaşını uçlarda yaşayan insan, yazmak zorundadır. Dinmeyen sancıları, hafifletmenin bir yolu olarak yazıyorum, yazacaktım, yalan olacaktı. Dinmeyen sancılarımı, daha da harlamak, ruhumun çeşitli bölgelerinde yangınlar çıkartmak, kendi düşmanım olan, kendi bilincime karşı savaşmak için yazıyorum. (...)
Yorumlar
Yorum Gönder