Ana içeriğe atla

Tamirci Çırağı'na Reddiye!

("Re" için)
Kusura bakma usta, hatta istersen bak kusur'a. Her birimiz, hepimiz kusuruz, yanlışlıkla yaşıyoruz, yorgunuz. Baksana, söylemesi ayıp, nesil olarak kayıbız usta. Baş ile son arasındayız da, ne başlayan biziz, ne de bitiren biz olacağız. Usta! Kelime işçisi'yiysem eğer yeryüzünün, öyle kalacağım. Yüreğim nasırlandı, ama kanar ha kanar yine de ve sevdiğimi görünce göğüskafesim ha çatladı ha çatlayacak sanıyorum, gönlümde ateş yanacak; daima! Zincirlerim var, kaybedecek; bir de düşlerim, onları yaşatma, yeşertme mücadelesi yazılanlar.

Ama, romanları unutmayacağım, usta. Kürk Mantolu Maddona'yı sevmek kadar, bir tabloya aşık olmak çocukluğunda yaşayacağım. Umar ha umarım ama, umarsız da olsam, sevmekten başka birşeyimiz yok. Ne olmuş, nasıl olmuşsa aşık olmuştu Maria Puder, yine böyle bir durumda Raif efendiye, usta.

Düş kurarken bile yüreğim kabarıyor usta, sen ne bilirsin. Bir kadına isim verdin mi, hiç? Onunla havadan sudan konuşurken alnının ortasında kocaman bir damla ter düştü mü? İki kelime edeceksin diye, otobüsün geç gelmesini um'dun mu? Sen birini başka birini sevdiğini bilerek sevdin mi? Şiirleri de unutma usta, Attila İlhan "Üçüncü Şahsın Şiiri"ni yazdı, bu sokaklarda hep yürüdük, yürüyeceğiz; vardık, varız ve varolacağız usta. Kelime işçisi'nin kadim kavgası da yine kendiyle usta.

Bir ay görmemek öncesi son görmede, kelimeleri acele söylemede, hava da inadına güz, yapraklar yerlerde. Gözlerinin en içine bakmam da, bir ufak umut ışığı aramam da, en alelade kelimeleri en aşkla söylemem de, bir an içinde, kısacık zamanda usta.

O romandaki hayal gerçek olmasa da, kelimeler olacak usta. Hem sevmiş olacağız, sevmek az şey değil usta. En acemisinden tekrar şiir yazmaya çalışıyorum ya usta, bir de gözümü kapatıp yüzünü düşününce dahi gülümsüyorum, unutmayacağım romanları!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kederli bir öğleden önce.

Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...

10 Mayıs 2024

Bugün, Ramada Kemalpaşa Otelinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı sayın Dr. Cemil Tugay ve Kemalpaşa  Belediyesi başkanı sayın Mehmet Türkmen beyefendiler ile Kemalpaşa sanayisi ve yapılabilecekler üzerine bir toplantıdaydık. Cemil başkan konuşurken, bir anda iki yıl önce o anlarda babamı son defa gördüğümü hatırladım. Sonra, 11 Mayıs 2022 günü saat 02:59'da çaldı telefonum; babam hasta değildi artık, ben de çocuk değildim. Hemen ertesi günü, işyerine uğramak zorunda kaldım. Babamın kredi kartı ödemesi vardı; o olmasa da, kart ödemesi vardı ve ödemek için de buraya gelmeliydim. Buraya yazıyorum, çünkü bu satırları da yine işyerindeki odamda yazıyorum. Kapıdan ilk içeri girdiğimde, her şey çok büyük gözüktü bir anda gözüme. Sanki yeniden altı yaşımda fabrikaya gelmişim gibi, küçülmüştüm. O yalnızlığı öylece duydum, o anda anladım. Yine de "büyümem" lazımdı, hem de bir gün öncesinden, 10 mayıs 2022'den çok daha fazla büyümem lazımdı; çünkü artık "Yılmaz beyin o...

Tekerleme.

Bir sabaha uyanamayan on binler hakkında yazıyorduk dünlerden bir gün, dün değilse evvelsi gün, her şey ne çabuk ölüyor burada. Oysa ölüm eskimez. Her şey ne çabuk eskiyor burada, oysa ölüm. Her şey olacağına varıyor. Bir yargıya vardık, yargı eskidi. Varlığımız da eskidi. Eksildik. Oysa ölüm eksilmez. Sonra askıya aldılar bildiğimiz sayıları. Yerine yeni sayılar verecekler sandık. Yeni bir yasayla, yeni yasaklar arasında bir ip gibi gerildik. İp üstünde bir canbaz, bazı yasaklar üzerine bir söylev söyledi. Siyahın aslında siyah olmadığını, sadece beyaz olmayan bir renk olduğunu iddia etti. Bizim memlekette siyaha siyah denir demeliydi Can Yücel, ne yazık ki ölmüştü. Siyaha yakın bir renk, diyebiliyordu ancak yaşayan bazı şairler çekinerek. Diğerleri ölmüştü. Oysa ölüm, doğumun bir sonucuydu sadece. Sürünmekten korkuyordu insan. Elsiz ayaksız bir yeşil yılan değildik ki biz. Yalan olmasın. Sürünmekten, sürülmekten ve yüzümüzü demirlere sürümekten de korkuyorduk. Biz. Hep bir hallı, Tur...