ben olmamış bir şairken, bir hocam "öyküyle bitmemiş meselen var" derdi. şimdi yazdıklarıma bakınca, şiirle de meselemin bitmediğini sanıyorum. bitmiş bir meslem yok, olmaması da gerekir. hep yarım, hep yarın. şiir yazarım belki yakında, belki uzak bir yarında. yaşadıkça, bir yarın şiir yazma ihtimalim olacak.
alfabemin hangi harfini görsem, elim ayağım dolaşır, işte bu yaşamak sanıyorum. tamamen bitmiş bir yazı olamaz, yahut bir sevmek. sürekli bir şey, tüm bu serüven, hiçbirşey birbirinden ayrı değil, ondan bazan düz yazacağım derken düşyazarım; yahut bir kadını yazarken, başkasını yazıyor olabilirim. onun için, gözlüğüm gözümde değilken kadar bulanıktır suretler aslında, kimi yazdığım belli olmaz, ben bile bilmem bazan. zaman bulanıktır, mekan bulanık.
aklım parça parça, ben bile ben değilim. "bunu yapan ben olamam" dersiniz ya, ben demişimdir, "hayatımda yaptığım hiçbirşeyden pişman değilim" diyecek değilim. birçok şeyden pişman olurum, hatta artık her yaptığım şeyden pişman oluyorum, "bunu yapan ben olamam" dediğim, ben değilsem, ben kimim. "kimlik bunalımı" değil, kimse olma hali bu, "kimsizlik bulanıklığı".
bu bulanıklıkta yaşıyorum. birkaç defa yazdığım üzere, "şiir yaşıyorum" dediğim hâl bu, bu hâlde her konuştuğum şiirli oluyor, kendikendime konuştuğum oluyor, sebebsiz sustuğum oluyor. kelimeler büyüyor usumda, başımın içi bir tuhaf oluyor, bu bir dönüşüm hâli, hani amerikan kahramanlarının süper kimliklerine dönüştükleri an'lar gibi.
ben de kendi kimsizliğime dönüşünce, yahut daha doğrusu, kendi kimsizliğime dönünce, yazmaya başlıyorum. bu hâl'e düşkırıkları neden oluyor, bu hâl de yeni düşkırıklarına. bu hâl'den ne memnunum ne de değilim; çünkü kaderim bu, başka türlü olamazdı.
bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığımda, kendimi yatağımda başka hiçbir şeye dönüşmüş olarak bul'amayacağım için. dev bir böceğe yazarak dönüşüyorum.
eksik uykular uyuyup, yorgun uyanıyorum. yorgun uyanınca, uykuyla bir meselem kalıyor, düşyaşıyorum. şiirle meselem var. bitmemiş, bir yarın şiire düşeceğim.
alfabemin hangi harfini görsem, elim ayağım dolaşır, işte bu yaşamak sanıyorum. tamamen bitmiş bir yazı olamaz, yahut bir sevmek. sürekli bir şey, tüm bu serüven, hiçbirşey birbirinden ayrı değil, ondan bazan düz yazacağım derken düşyazarım; yahut bir kadını yazarken, başkasını yazıyor olabilirim. onun için, gözlüğüm gözümde değilken kadar bulanıktır suretler aslında, kimi yazdığım belli olmaz, ben bile bilmem bazan. zaman bulanıktır, mekan bulanık.
aklım parça parça, ben bile ben değilim. "bunu yapan ben olamam" dersiniz ya, ben demişimdir, "hayatımda yaptığım hiçbirşeyden pişman değilim" diyecek değilim. birçok şeyden pişman olurum, hatta artık her yaptığım şeyden pişman oluyorum, "bunu yapan ben olamam" dediğim, ben değilsem, ben kimim. "kimlik bunalımı" değil, kimse olma hali bu, "kimsizlik bulanıklığı".
bu bulanıklıkta yaşıyorum. birkaç defa yazdığım üzere, "şiir yaşıyorum" dediğim hâl bu, bu hâlde her konuştuğum şiirli oluyor, kendikendime konuştuğum oluyor, sebebsiz sustuğum oluyor. kelimeler büyüyor usumda, başımın içi bir tuhaf oluyor, bu bir dönüşüm hâli, hani amerikan kahramanlarının süper kimliklerine dönüştükleri an'lar gibi.
ben de kendi kimsizliğime dönüşünce, yahut daha doğrusu, kendi kimsizliğime dönünce, yazmaya başlıyorum. bu hâl'e düşkırıkları neden oluyor, bu hâl de yeni düşkırıklarına. bu hâl'den ne memnunum ne de değilim; çünkü kaderim bu, başka türlü olamazdı.
bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığımda, kendimi yatağımda başka hiçbir şeye dönüşmüş olarak bul'amayacağım için. dev bir böceğe yazarak dönüşüyorum.
eksik uykular uyuyup, yorgun uyanıyorum. yorgun uyanınca, uykuyla bir meselem kalıyor, düşyaşıyorum. şiirle meselem var. bitmemiş, bir yarın şiire düşeceğim.
Yorumlar
Yorum Gönder