Ana içeriğe atla

Araf'tan Üçüncü Mektup

O gün içimde bir sıkıntı vardı. Ya da o günlerde olan sıkıntının devamıydı. Biliyorduk, bir grup terörist eylem hazırlığındadıydı bizim oralarda. Her gün haber bekliyorduk, bir yerde birşeyler olacaktı.  
O gün çarşı günü olmasına rağmen, sıkıntılı bir haldeydim onun için. Bir minibüsle kışladan şehre geçecektik. Geçemedik. Minibüse pusu kuran teroristler hepimizi taradılar. Beş arkadaşım şehit oldular, ben ve altı arkadaşım ise yaralandık. Beş arkadaşımız öldükleri için manşet oldular, ben o günkü gazetelerde adı bile yazmayan bir yaralı olarak kaldım.  
Bir gözümü kaybettim ve omuriliğime isabet eden kurşunla felç kaldım. Ayrıca iki kurşun daha çıkardılar vücudumdan. Rehabilitasyon merkezlerinde yıllarca tedavi gördüm. Bayramdan bayrama geliyordu komutanlar ziyarete, belki haberler'de görmüşsünüzdür beni, ben görmedim çok derin depresyon geçiriyordum, haberleri pusudan sonra hiç izlemedim, gazete okumadım. Gerekmedikçe konuşmadım. Askerden sağlam dönsem evleneceğim yarim vardı benim de, ölmediğim için hikayesini gazetede okumadınız. O kadın, bir defa telefonla aradı beni, sonra sesini duymadım, yüzünü görmedim. Terhisime yirmi gün vardı, yeterince dramatik, ama yazmadılar, çünkü ölmedim. Terhis de oldum, ama askerden dönünce beni bekleyen işim artık hayaldi.  
Yarı kör ve felçli bir gaziydim artık, yirmi iki yaşında bir genç adam değil. Bilmediniz.  
Bir gün intihar ettim, kendimi merdivenlerden yuvarladım. Ölememekten korkuyordum, daha da sakat bir yaşam hayali bile korkunçtu. Neyse ki öldüm. Kendimi öldürdüm, kendimi! Pusunun beşinci yılında. Anam garip, perişandı zaten, ölümüme hiç dayanamadı, kalp krizi geçirdi, öldü. Babam garip, o gün bu gündür, kahvelerde sabahlıyor çökmüş gözler, çökmüş avurt, hepten bitmiş bir halde, bir deri bir kemik.  
Bilmedin, yazamazdı gazeteler, yoksulluktan ölmemişti gazi, ilgisizlikten de değil, rehabilitasyon merkezinde intihar etmişti. Sessiz sedasız gömüldüm. O kadın, pusuya düşürülmesem evleneceğim kadın, cenazeme de gelmedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kederli bir öğleden önce.

Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin ...

10 Mayıs 2024

Bugün, Ramada Kemalpaşa Otelinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı sayın Dr. Cemil Tugay ve Kemalpaşa  Belediyesi başkanı sayın Mehmet Türkmen beyefendiler ile Kemalpaşa sanayisi ve yapılabilecekler üzerine bir toplantıdaydık. Cemil başkan konuşurken, bir anda iki yıl önce o anlarda babamı son defa gördüğümü hatırladım. Sonra, 11 Mayıs 2022 günü saat 02:59'da çaldı telefonum; babam hasta değildi artık, ben de çocuk değildim. Hemen ertesi günü, işyerine uğramak zorunda kaldım. Babamın kredi kartı ödemesi vardı; o olmasa da, kart ödemesi vardı ve ödemek için de buraya gelmeliydim. Buraya yazıyorum, çünkü bu satırları da yine işyerindeki odamda yazıyorum. Kapıdan ilk içeri girdiğimde, her şey çok büyük gözüktü bir anda gözüme. Sanki yeniden altı yaşımda fabrikaya gelmişim gibi, küçülmüştüm. O yalnızlığı öylece duydum, o anda anladım. Yine de "büyümem" lazımdı, hem de bir gün öncesinden, 10 mayıs 2022'den çok daha fazla büyümem lazımdı; çünkü artık "Yılmaz beyin o...

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)