Dante değilim, ama araf'tan döndüm. Beklediğimden soğuktu, ama yeri gelince ter de döktüm. Terim soğuktu, buz, ama tenim yanıyordu cehenneme yaklaşırken.
Diğerleri'nin yüzlerini hatırlamıyorum, korkmuşlar mıydı, korktukları neydi, hiçbir şey hatırlamıyorum. Araf ne renkti, bir rengi var mıydı?
Uzunca bir süre yazamadım, düşünemedim. Şimdi düşünüyorum da onca hikaye gördüm. İsrafil'in sûr'a üflemesini bekleyen bilmediğimiz, sıradan deyip burun kıvırdığımız, buruk hikayeler. Tarih kitaplarına girmeyecek, ama insanlık'ın esas tarih'ini yapan...
Orhan Veli'nin "Kitab-ı Seng-i Mezar"ında nasırlarıyla anlatılan adamı gördüm. Sözde "tarih" dediğimiz, bir ülkede bile on farklı anlatılan ve on'unun içinde bile gerçeği olmayan yeniçağ mitolojileri yerine, o Süleyman Efendi yüzünde hüzünle olabildiğince gerçekti.
Dante değilim, ama araf'tan döndüm. Cebime baktığımda mektuplar vardı, isimsiz.
Diğerleri'nin yüzlerini hatırlamıyorum, korkmuşlar mıydı, korktukları neydi, hiçbir şey hatırlamıyorum. Araf ne renkti, bir rengi var mıydı?
Uzunca bir süre yazamadım, düşünemedim. Şimdi düşünüyorum da onca hikaye gördüm. İsrafil'in sûr'a üflemesini bekleyen bilmediğimiz, sıradan deyip burun kıvırdığımız, buruk hikayeler. Tarih kitaplarına girmeyecek, ama insanlık'ın esas tarih'ini yapan...
Orhan Veli'nin "Kitab-ı Seng-i Mezar"ında nasırlarıyla anlatılan adamı gördüm. Sözde "tarih" dediğimiz, bir ülkede bile on farklı anlatılan ve on'unun içinde bile gerçeği olmayan yeniçağ mitolojileri yerine, o Süleyman Efendi yüzünde hüzünle olabildiğince gerçekti.
Dante değilim, ama araf'tan döndüm. Cebime baktığımda mektuplar vardı, isimsiz.
Yorumlar
Yorum Gönder