Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kapkasım

Kapkasım bir gündeyiz, kasımın ortasında. Güpegündüz simsiyah kesiliyor her yer, güz'dendir. Kasım da, güz de güzeldir, yağmur da.. Yağmur yağmasa, güneşin o yağmurdan sonraki parlaklılığını bilebilir miydik? Şimdi biliyoruz, yırtılsa da gök, gümbürdese de üzerimize, yağmur'un serin tadını ve bulutların arkasından tüm parlaklığıyla belirecek güneşi. Bu yazı umuda dair, düşkırığına aşina, eskiden umutsuzluğa aşık bir adamdan. Bulutlu bir günde. Mor rengin sesini bileceğimiz, en lezzetli şekerleri damağımızda hissedeceğimiz bahar'a en uzak noktadayız. Uzaklaşmak bitti, yaklaşacağız. Yağmur olacak sırsıklam, sonra soğuk keskin, eller kıpkırmızı, ağaçlar çırçıplak, soba isi genzimizi yakacak, göz gözü görmeyecek. Sonra tomurcuk, karanlık delinecek. Sonrası, bahar. "Sonrası iyilik güzellik" (Cemal Süreya)

Sözde tanrılar yahut bit yavruları

Sözde tanrılar, güç denilen kıpkırmızı şehvet'in ihtirasına kendilerini kaptırmışlar, kul'larına buyurmaktalar, yüzlerinde yavşak gülümsemeleriyle alay etmekteler. 10 kasım 2009, Habertürk Gazetesi'nin Ekonomi ekinden.

Et'ler

ET. adam akşam rakı içmiş, yanında kavun yemiş, kavun tatlı çıkmış, şimdi deri yüzüyor, bir mezbahada çalışıyor, hava sıcak, terleri gözünü yakıyor. koca dana, yüz babam yüzüyor, Et yemeyi sevmez, terleri hayvana damlıyor şıpır şıpır. dumanı tütüyor hayvanın, türkü söylüyor adam. çengelde etler var, hayvandılar. önce ruhunu yüzdü, kanı sıcak hayvanın, aktı. sonra derisini yüzdü, Etlerini böldü, çengele astı. Et oldular, bazen kendisini de kesiyor yanlışlıkla, ama hep insan her nasılsa. Et değil. bir gün ruhunu yüzecek azrail, bedeninden, geride kalan yığını yıkayacaklar, gömecekler. derisini yüzmeyecekler, Et demeyecekler, rahmet dileyecekler. azrail melek. Eti yok, biz bilmiyoruz. azrail ruhunu usulca alıyor insanların, eli çabuk. adam ıslık çalıyor, elleri kan. hep kan. Et kokusu, ter kokusu, atleti hep kan. ıpıslak. başka bir zaman, başka bir yerde, başka bir adam var. hep bir ademden geldik, o adam gibi. elinde bir yığın Et var. yürüyor, ıslık çalıyor. kan kokuyor mu

Fasikül 2: Amerikan kahraman'lar insanlığı kurtarır, Adamolmazadam insanları sever.

Köpekleri seviyorum, yemek verirken elimi ısırmalarına rağmen. Kedileri de... Severken çiziliyor hep ellerim. Otobüs şoförünü, şarapçı yaşlı adamı, evlere gundeliğe giden yorgun kadını. Hiç adını bilmediğim, bir daha çoğunu görmeyeceğim insanları.. Tanısam beni sevmeyecek ve yapmacık, bayağı hareketleri yüzünden yabancı kalacağım, sarı boyalı saçlı kadını seviyorum.. Kürt çocuğunu, çingene falcıyı, laz ihtiyarı... Doğru bildiğimi söylemekten sakınmadiğım için, ya da düpedüz onları kırdığım, yanlış şeyler yaptığım, bazen soğuk bazen yabancı olduğum için, beni sevmeyen sayısını bilmediğim insanları da.. Insanları seven herkesi seviyorum. Yazasım geldi, keşke tanıdığım herkese söyleyebilsem en baştan. Tanımadıklarıma da yazıyorum. Ey bu satırları okuyan, yazdıklarımla, yaptıklarımla, söylediklerime, söyleyemediklerime kızan, belki bana kızan, hatta sevmeyen, benden nefret etmiyorsanız hepinizi seviyorum. Adamolmazadam olarak, görev biliyorum, insanlığı sevmeyi. Ayı ile yavrusu ilişkisi

Açılım hakkında ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabilecek bir yazı

21.10.2009 tarihinde yazdığım yazı Ne savaş baltasına sarılıp, kör milliyetçi ve nefret doluyum bu olanlara, ne de barış halaylarına katılacak kadar inanmış durumdayım. Korkarım barış halayları tek taraflı olursa, Türkiye'nin tüm halkları bu halaya canı gönülden yer almazsa, bu halay eksik kalır. "Barış" sözcüğüyle hareket edenler, (aslında savaş halinde olmayan halkları) barıştırmak istediğini iddia edenler, gelen kafileyi kahraman gibi karşılayarak, "özerkliği" çözüm gösteren slogan taşıyan parti otobüsünde dolaştırarak, Türk milliyetçilerini (isteyerek ya da istemeyerek) provoke etmektedir.Onların "çözüm" konusundaki kuşkularını körüklemekten başka birşey yapmamaktadırlar. Otuz yıllık PKK döneminde, hiçbir zaman topyekün savaş halinde olmamış, aksine homojen yapısını muhafaza etmiş iki halkı, birbirine düşürmek istiyorlarsa, izledikleri yol doğrudur. Niyetleri "barış"sa, ona göre adımlar atmaları beklenir. Savaş'ın artık "barış&q

Yüzlerce Kelime ile Birşey Anlatmamanın Sırrı

Soğuk. Dün yaz bugün kış gibi, kasım geldi, tam da kasım gibi. Soğuk ve kış geliyor, mor ve ötesi'nin dediği gibi. "Sevmem ki" diyor şarkıda, ben sever miyim? Bilmem. Hem benim sevmem ne umrunda kışın. Elma bile sevmiyor beni, ben onu seviyorum diye sevmek zorunda mıymış? Soğuk ve insanlar elma değildir. Pek tabii "elma önermesi" hâlen geçerlidir, ama zoruma gelir. Zor gelir. Kış gibi soğuk, ellerim ceplerimde yürüyorum. Anlıyorsun, ama türkü tutturmuş değilim, kelimeler tüttürmüşüm yine, başımı duman almış, is almış. Kelimeler durmadan geliyor, kelimeler beni benden fazla seviyor. Yürüyorum, öyle soğuk ki, ısınmak için bir süpermarket'e dalıyorum. Orada, elma'lar var, sabunlar var, pudra şekeri de var ve kitaplar var. Kitaplara yöneliyorum, pudra şekerlerinin son kullanma tarihleri benim pek umrumda değil. Hıyarların yanında satılan kitaplardan da pek birşey beklediğimden değil, sadece ısınmak için öylesine bakıyorum. Ama karşısında mutfak malzemeleri,